• Süleymanpaşa - Tekirdağ

  • info@aktunamusavirlik.com

  • (0282) 260 52 22

Muhasebecilerden Geçici Vergi Beyanı Çağrısı

17-06-2015

Mali Müşavirlerden Maliye Bakanlığına çağrı; 4. Dönem Geçici Vergi Beyannamesi Kaldırılmalıdır…

İşte ayrıntılar;

T.C. MALİYE BAKANLIĞI’NA

Malumunuz 4.Dönem Geçici Vergi Beyannamesi ilgili yılın bitimini takip eden 2.ayın 14.gününe kadar tahakkukunun alınıp 17.gününe kadar ödenmesi gerekiyor ve hemen arkasından bu beyannamede beyan edilen veriler çok değil sadece 15 gün sonra Yıllık Beyanname ile tekrar beyan edilip aynı verileri bir de Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannamelerine işlenerek tekrar beyan edilmekte ve bu meslek mensuplarının aynı verileri çok kısa bir süre içerisinde iki defa beyan etmesi ile birlikte ciddi bir ANGARYA olarak karşısına çıkmaktadır.                                       .

Asıl işi olan Vergi planlaması yapma, şirketlere yön verme, karar mekanizmalarında yer alma ya da şirketlerin yeni piyasalara açılmasında öncü roller oynamak, ekonomiyi hareketlendirmek, yeni vergiler çıkmasına yardımcı olmak vb. olmasına rağmen her geçen gün ANGARYALARINA yeni bir ANGARYA eklenerek mesleği ANGARYALARA boğup asıl ONURLU işimizi yapmamıza her geçen gün biraz daha engel olunması ve Devletin tek gelir mekanizması olan Verginin toplanmasında bu kadar yetkin eğitimli ve bilinçli bir camia ile bu kadar ciddi rol alıp aynı zamanda idareden gerekli desteği ve kolaylıkları görememek kısacası ANGARYALARA maruz bırakılmak hak etmediğimiz bir tutum olarak karşımıza çıkmaktadır.

HUKUKSAL DESTEKLERİMİZ

01.ANAYASAYA AYKIRILIK İDDİALAR: 10-12. dönemine ait (ek 01 de) geçici vergi beyannamemin, 4. dönemi adı altında verilmesi düzenlemesinin, hukuka aykırı olduğundan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’nun 27. maddesinin 4. bendinde yer alan ihtirazi kayıt (ek 02 de) koşuluyla tarh ve tahakkuk ettirdiğim (ek 03 de) tahakkuk fişinin ve dayanağı Bakanlar Kurulunun 25/10/2000 tarihli ve 2000/1514 sayılı Kararnamenin (ek 04 de) Eki KARAR’ın “Madde 1. 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinde yer alan geçici vergi dönemleri üçer ay, beyan ve ödeme süreleri ise üçer aylık dönemi izleyen ikinci ayın 15 inci günü akşamı olarak yeniden belirlenmiştir.” düzenlemesinin iptali ve düzenlemenin de dayanağını oluşturan 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin, 2. fıkrasına“ Bakanlar Kurulu geçici vergi dönemlerini üç aya indirmeye, geçici verginin beyan süresini üç aylık dönemi izleyen ikinci ayın ondördüncü, ödeme süresini ise onyedinci günü akşamı olarak belirlemeye yetkilidir.” şeklinde, Bakanlar Kuruluna yetki veren hükmünün, anayasanın 73. maddesinin “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içindedeğişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” son fıkrasına ve yine anayasanın başlangıç ilkelerine, 2., 7., 8., 11., 13. ve 112/3. maddelerine de aykırıdır. Şöyle ki; Bakanlar Kuruluna yetki veren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin, 2. fıkrası hükmünün, Anayasanın 73. maddesinin “Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir.” son fıkrasına aykırıdır.

Çünkü Anayasanın 73. maddesinin son fıkrası ile, olağan dönemlerde Bakanlar Kuruluna verilebilecek yetkilerin, “…muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarınailişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi …” olarak sınırlandırılmıştır. Hükmün lafzına bakıldığında, değişiklik yapma yetkisinin, verginin temel unsurlarından sadece muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranları içerdiği görülmektedir. Bakanlar Kuruluna anayasa 73/4 ile verilmiş, muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde değişiklik yapma yetkisi, vergilendirme dönemlerinde, değişiklik yapma yetkisine kadar genişletilemez. Uyuşmazlık konusunu oluşturan Bakanlar Kuruluna yetki devrinin, sınırları aşılarak, yasa ile genişletilebilecek bir yetki değildir.

Anayasanın 73. maddesinin son fıkrası ile, Bakanlar Kuruluna yasalarla verilebilecek yetkiler, vergilerin yasallığı ve yasama yetkisinin devredilemezliği, yasal idare ilkeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, Bakanlar Kuruluna istisnai olarak verilen konular ve sınırlar içinde düzenleme yetkisi verilebileceği sonucuna ulaşılır. Öte yandan, “Bakanlar Kurulu geçici vergi dönemlerini üç aya indirmeye” şeklinde verilen yetki, doğal olarak, vergilendirmenin temel unsurlarından, matrahın tespiti yetkisine dönüşmektedir. Çünkü altışar aylık dönemlerde, tespit edilecek matrah ile, üçer aylık dönemlerde tespit edilecek matrahlar farklılaşacaktır. Yasama organı bu istisnai yetkiyi yasayla düzenler iken, anayasada belirlenmiş konuları ve sınırları aşacak bir yetki olarak kullanılmamalıdır. Dolayısıyla, Bakanlar Kuruluna “muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranları” dışında, dönemlerinde, yasayla olsa bile, değişiklik yapabilme yetkisi verilmiş olması, yasama yetkisinin devri, yasal idare ilkesinin ihlalidir.

Yunus Emre Yılmazoğlu, Vergilendirme Alanında Bakanlar Kuruluna Verilen Yetkiler ve Sınırları, Yaklaşım Yayınları, Ocak 2011, s.103., 104. Bireylerin sosyal ve ekonomik durumlarını etkileyecek keyfi uygulamalara neden olunmaması için vergiyi doğuran olay, matrah, oran, tarh, tahakkuk, tahsil, vergilendirme dönemleri, yaptırım ve zamanaşımı gibi vergilendirmenin temel öğelerinin yasalarla belirlenmesi gerekir. Yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirlerinin görev alanlarına müdahalesi halinde ise fonksiyon gaspı meydana gelmektedir. Bu tür tasarrufların yaptırımı “yokluk” olmaktadır.

02. BAKANLAR KURULU KARARINA AYKIRILIK NEDENİ: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesinin, 2. fıkrasına“ Bakanlar Kurulu geçici vergi dönemlerini üç aya indirmeye, geçici verginin beyan süresini üç aylık dönemi izleyen ikinci ayın ondördüncü, ödeme süresini ise onyedinci günü akşamı olarak belirlemeye yetkilidir.” şeklinde, Bakanlar Kuruluna yetki veren hükmün bir an için, Anayasaya uygun olduğunu varsaysak bile; Bakanlar Kurulunca, üç aya indirilen geçici vergi dönemlerinin dört dönem olarak yılın tamamını kapsayacak bir şekilde uygulanmasına yol açan, 27.12.1998 tarih ve 23566 sayılı resmi gazetede yayımlanmış 217 seri nolu Gelir Vergisi Kanunu Genel Tebliği (GVKGT)’in 65. bölüm düzenlemesinden “12 nci ayların sonu” ifadeleri, yasaya ve hukuka aykırıdır.

217 sayılı GVKGT’n “65. Mükellefler, ödeyecekleri geçici vergi tutarını hesaplamak için öncelikle ilgili hesap döneminin 3, 6, 9 ve 12 nci ayların sonu itibariyle ticari veya mesleki kazançlarını, …belirleyeceklerdir.” şeklindeki düzenlemeden “12 nci ayların sonu” ifadelerinin, iptali gerekir. Çünkü 217 seri nolu GVKGT’in “65. Mükellefler, ödeyecekleri geçici vergi tutarını hesaplamak için öncelikle ilgili hesap döneminin 3, 6, 9 ve 12 nci ayların sonu itibariyle ticari veya mesleki kazançlarını, Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 120 nci maddesi hükmüne göre bu Tebliğin 3 ve 4 üncü bölümlerinde yapılan açıklamaları da dikkate almak suretiyle belirleyeceklerdir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bakanlık, 217 sayılı GVKGT ile üçer aylık geçici vergi dönemlerinin dört dönem olduğunu 65. bölümünde açıklamıştır. Yasada böyle bir hüküm bulunmadığı gibi, yasanın amacından da geçici vergi ödeme dönemlerinin dört dönem olduğu anlamı çıkmaz. Yasada geçici vergi dönemlerinin üçer aylık olduğunun belirtilmiş olmasından hareketle, geçici vergi dönemini, normal vergilendirme dönemi gibi, takvim yılı sonuna kadar uzatma olanağı yoktur. Zaten, 213 sayılı VUK’nun 174/2 “Hesap dönemi normal olarak takvim yılıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Dönem vergisi hesaplanmış ve tahakkuk aşamasına gelmiş olduğuna göre, bu tahakkuk aşamasına gelmiş vergiye mahsuben, ayrıca geçici bir verginin, tahakkuk aşamasının başlatılmasının söz konusu olmaması gerekir.

Vergilendirme dönemi sonunda, dönem vergisinin tahakkuk ettirilmesi için gerekli işlemlerle başlanmıştır. Aynı işlemlerin bir de geçici verginin tahakkuk ettirilmesi için yapılması gereksizdir. Geçici verginin, geçici olması amacına da aykırıdır. Maliye Bakanlığı’nın, yasaya rağmen yaratmak istediği dördüncü geçici vergi dönemi ile VUK’ nun 174. maddesindeki tanımlanan vergi dönemi aynıdır. Oysa 1 Ocak ile 31 Aralık arasındaki dönem, hem geçici vergi dönemi hem kesin vergilendirme dönemi olamaz. Geçici vergi dönemlerinde alınan geçici vergi vergilendirme döneminin vergisine mahsuben alınmaktadır. Vergilendirme dönemi takvim yılı sonunda bittiğine, göre aynı vergilendirme dönemi ile ilgili olarak hem geçici vergiye esas kazanç hem de dönem vergisine esas kazanç saptaması yapılamaz. 03.

ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİNE AYKIDIR: Danıştay 7. Dairesinin 13.11.2007, E: 2005/1204, K: 2007/4633 kararında ise: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının, “Vergi Ödevi”, başlıklı 73’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında, herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü olduğu belirtilmek suretiyle, vergi ödeme yükümlülüğünün, Anayasal bir görev olduğu hükme bağlanmıştır.

Modern toplumlarda, söz konusu yükümlülük, ortak yaşamın gerektirdiği bir takım giderlerin paylaşılması gerektiği bilinciyle birlikte, aynı zamanda; bir hak olarak kabul edilmektedir. Mevcut Türk Hukuk sisteminde, kişilerin bir takım haklarının kısıtlanması veya belli ödevlerinin yerine getirilmesinin, hak kaybına yol açacak şekilde bazı şekil şartlarına bağlanmasını öngören düzenlemeler, Anayasanın belirlediği sınırlar dahilinde, ancak, yasalarla yapılabilmektedir. Bu sebeple; kanuni zorunluluktan kaynaklanan bir yükümlülüğün ve kanuni ödevlerin yerine getirilmesinin, kanuni müeyyidelere katlanılması sonucunu doğuracak şekilde, belirli şartlara bağlanması yolundaki bir düzenlemenin tebliğ ile yapılması söz konusu olamaz.

Aksı düşüncenin, yani, Anayasanın belirlediği sınırlar dahilinde kanunla düzenlenmesi gereken bir konunun tebliğ ile düzenlenmesinin, kuvvetler ayrılığı rejimine ters düşeceği gibi, fonksiyon gaspına yol açacağı kuşkusuzdur. ” Yukarıda açıkladığım nedenlerle, 217 seri nolu VGVKGT’in 65. açıklaması aynı zamanda, Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçülülük ilkesine de aykırıdır. Anayasa’nın 13. maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

” Ölçülülük ilkesinin unsurlarını, “elverişlilik” “gereklilik” ve “orantılılık” ilkeleri oluşturur. Elverişlilik ilkesi, “alınan tedbirin amaçlanan sonuca aşabilmek için uygun olmasını” ifade eder. Gereklilik ilkesi ise, ulaşmak için yeterli olan en hafif tedbirin alınmasını, bu yeterli daha ağır tedbirlere doğru aşamalı bir geçiş yapılmasını” arar. Uyuşmazlık konusu tebliğin “65. Mükellefler, ödeyecekleri geçici vergi tutarını hesaplamak için öncelikle ilgili hesap döneminin 3, 6, 9 ve 12 nci ayların sonu itibariyle ticari veya mesleki kazançlarını, …belirleyeceklerdir.” düzenlemesindeki “12 nci ayların sonu” ifadeleri üzerine, yıl sonuna göre, aynı matrah üzerinden yeniden, beyanname düzenlemek ve vergi tarh ettirmek, için emek ve zaman harcayarak, çaba göstermek, ölçülülük ilkesinin, gereklilik unsurunun ihlalidir.

Bu haklı sesini Maliye Bakanlığının duyması ve ANGARYALARDAN meslektaşı kurtarmak için ilk adım olarak 4.Dönem Geçici Vergi Beyannamelerinin kaldırılması iyi niyetin görülmesi açısından elzemdir. Bu imza kampanyasını Muhasebe Bilenler Topluluğu olarak (https://www.facebook.com/groups/muhasebebilenlertoplulugu) başlatmış bulunmaktayız.

Serkan TAVŞAN

Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

KAYNAK: facebook.com/groups/muhasebebilenlertoplulugu

17.06.2015