• Süleymanpaşa - Tekirdağ

  • info@aktunamusavirlik.com

  • (0282) 260 52 22

SOSYAL MEDYA İLK KEZ YÖNETMELİKTE

07-10-2015

Sosyal medya, ilk kez yönetmelikte
Yeni eğitim yılında öğrencilere ‘sosyal medya yasağı’ geliyor. 1 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanan ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde, “Sosyal medya platformları üzerinden herhangi bir hakaret, kışkırtma ya da sarkıntılık gibi durumlarda öğrenci direkt olarak okuldan atılma cezasına çarptırılacak” ifadesi yer aldı. Öğretmen bilgisi ve kontrolü dışında herhangi bir bilişim aracıyla meşgul olan öğrenci disiplin cezasına çarptırılacak. Disiplin kurulunun aldığı karara göre bu ceza, uzaklaştırma, okul değiştirme ve okuldan atılmaya kadar gidebilecek. Konuyu Avukat Meltem Banko ile görüştük. Avukat Banko, söz konusu düzenlemelerin daha da geliştirilerek uygulanması gerektiğini vurguladı.

Yeni eğitim-öğretim yılında bu yeni yönetmeliğin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Meltem Banko (Avukat): Öncelikle bana bu fırsatı sunduğunuz için siz Hukuk Ajansı ailesine teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Sizlerle tekrar birlikte olmaktan dolayı çok mutlu olduğumu belirtmek isterim.

Soru kapsamında öncelikle söz konusu yasal düzenlemelerin mevcut halini irdelemekte yarar görmekteyim. Bu bakımdan “MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ORTAÖĞRETİM KURUMLARI YÖNETMELİĞİ”nin ilgili maddelerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Disiplin cezasını gerektiren davranış ve fiiller:

MADDE 164- (1) Kınama cezasını gerektiren davranışlar ve fiiller şunlardır:

(2) (Değişik cümle:RG-1/7/2015-29403) Okuldan 1-5 gün arasında kısa süreli uzaklaştırma cezasını gerektiren fiil ve davranışlar;

a) (Değişik:RG-1/7/2015-29403) Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına sözle, davranışla veya sosyal medya üzerinden hakaret etmek, paylaşmak, yaymak veya başkalarını bu davranışa kışkırtmak,

ğ) (Değişik:RG-1/7/2015-29403) Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretim faaliyetlerine ve kişilere zarar vermek,

(3) Okul değiştirme cezasını gerektiren fiil ve davranışlar;

m) (Değişik:RG-1/7/2015-29403) Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla eğitim ve öğretimi engellemek, kişilere ağır derecede maddi ve manevi zarar vermek,

r) (Ek:RG-1/7/2015-29403) Kişilere, arkadaşlarına ve okul çalışanlarına; söz ve davranışlarla sarkıntılık yapmak, iftira etmek, başkalarını bu davranışlara kışkırtmak veya zorlamak, yapılan bu fiilleri sosyal medya yoluyla paylaşmak, yaymak,

(4) Örgün eğitim dışına çıkarma cezasını gerektiren davranışlar;

l) (Değişik:RG-1/7/2015-29403) Bilişim araçları veya sosyal medya yoluyla; bölücü, yıkıcı, ahlak dışı ve şiddeti özendiren sesli, sözlü, yazılı ve görüntülü içerikler oluşturmak, bunları çoğaltmak, yaymak ve ticaretini yapmak.

Bu düzenlemelerin ülkemiz bakımından bir ihtiyaç olup olmadığını anlamak açısından şu açıklamalarda bulunmanın önemli olduğunu düsünmekteyim.

İngiltere’de yapılan bir araştırma ilgi çekici. Buna göre; çocukların çoğu kişisel bilgilerini internette kolayca paylaşıyor ve kendi yaşındaki çocuklar için uygun olmayan oyunları oynayarak zaman geçiriyor.

Yine, yapılan bir başka araştırma da çocukların sık sık internet yoluyla taciz ya da huzur bozucu davranışlarla karşı karşıya geldiklerini tespit ediyor. “Cyberbullying” yani iletişim araçları üzerinden başkalarını aşağılama, tehdit etme, küçük düşürme, rahatsız etme davranışının da bu anlamda çocuklarımızın karşı karşıya kalabileceği tehlikelerden olduğunu düşünmekteyim.

“İnternetin; her an, yeniden güncellendiği bir hayatımız var”

Çocuklarımız, internette yalnız değil ve kimlerle nasıl iletişim kurduklarını takip etmemiz gerçekten çok zor.

Bu bakımdan, internette özellikle gerçek hayatta belki de hiç karşılaşmayabileceğiniz türden insanlarla, internet sapıklarıyla, kişilik problemi olan insanlarla iletişim kurmaları hiç de zor değil. Bunun bilincinde olmamız gerekiyor.

Yine, müstehcen içerik bulunduran web sitelerinin varlığı da ayrı bir gerçektir.

Bu alanda, yasal mevzuatımız gereği idari yaptırım kararlarının uygulandığını bilsek bile, internetin her an yeniden güncellendiği bir hayatımız var.

Bu içeriklerin çocuklarımızın karşısına çıkma olasılığı çok yüksek.

“Kendilerini korumaya yetecek inisiyatifleri alamıyorlar”

Sosyal ağların çocuklarımız tarafından da kullanıldığını biliyorum. Kendi fotoğrafını, kamera kaydını, sesini vs. sonradan pişmanlık duyacağı şekilde paylaşan çocuk sayısının hiç de az olmadığını düşünüyorum.

Bilmeliyiz ki çocuklar, biz her ne kadar onları büyümüş de küçülmüş diye düşünsek bile, gerçek dünyanın tehlikeleri karşısında yetişkinlerin tecrübelerine, geliştirdiği algı yeteneğine sahip değiller ve kendilerini korumaya yetecek inisiyatifleri alamıyorlar.

– Size göre bu yasa için eklenmesi gereken maddeler var mı?

Meltem Banko (Avukat): İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “İlkeler” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına göre, “Yayınlar; a) İnsan onuruna, temel hak ve hürriyetlere saygılı olmalıdır. b)Gençlerin ve çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlakî gelişimini zedeleyecek türden içeriklere yer vermemelidir. c) Ailenin huzur ve refahını sağlayan hususlara zarar verecek nitelikte olmamalıdır. ç) Kişileri, uyuşturucu madde bağımlılığı, fuhuş, müstehcenlik ve kumar gibi kötü alışkanlıklara teşvik edici olmamalıdır.”

5651 sayılı Kanunun 8. maddesi 4. fıkrası da konumuz açısından önemlidir. Buna göre; ic?erig?i 8. maddenin birinci fıkrasında belirtilen suc?ları olus?turan yayınların ic?erik veya yer sag?layıcısının yurt dıs?ında bulunması halinde veya ic?erik veya yer sag?layıcısı yurt ic?inde bulunsa bile, ic?erig?i birinci fıkranın (a) bendinin (2) ve (5) ve (6) numaralı alt bentlerinde yazılı suc?ları (çocukların cinsel istismarı, müstehcenlik, fuhuş) olus?turan yayınlara ilis?kin olarak eris?imin engellenmesi kararı re’sen Bas?kanlık tarafından verilecektir.

Kamu makamları tarafından konunun titizlikle incelendiğini varsaysak bile, internetin o geniş sınırı bu sorunumuzun çözümünü hayli zorlaştırmaktadır. Bilmekteyiz ki, kimlik ve kişilik gelişimini henüz tamamlamamış olan çocuklarımızın cinsellikle ilgili yayın ve bilgileri internette karşılaşabilecekleri uygun olmayan içeriklerden edinmeleri, “Cyberbullying”e maruz kalmaları, onların ruhlarında ve beyinlerinde tamiri zor hasarlara yol açabilecektir.

Bu olumsuz etkilere maruz kalan çocuklarımız, karşı cinsi ve cinselliği doğru ve uygun bir şekilde tanıma imkanından yoksun kalacak, karşı cinsle ilişkilerinde güvensizlik ve kaygı hissine kapılacak ve hepsinden önemlisi ileriki dönemlerde sapkınca eğilimlere yönelebilecektir.

Daha vahim sonuçlarla da karşılaşma olasılığımız ne yazık ki oldukça yüksek ve zaten karşılaşmaktayız, bu eylemelere maruz kalan çocuklardan bazılarının intihara yönlendiği de birçok kez ortaya çıkmıştır.

“İnternet, gerçeklik algısının yitirildiği bir ortam olmamalı”

İnanmak gerçekten zor ama yapılan araştırmalara göre internet kullanan her do?rt c?ocuktan birinin sakıncalı sitelere girdiği ve yine her beş c?ocuktan birinin de erişkinler tarafından cinsel tacize uğradığı ifade edilmektedir.

Sorunun çözümünde ailelerin, toplumun ve tabi ki kamu makamlarının emek sarfetmesi gerekmektedir.

Daha önce başka platformlarda sürekli bir şekilde ifade ettiğim üzere internet, gerçeklik algısının yitirildiği bir ortam olmamalı.

Sahte profillerin bu kadar kolay hareket kabiliyetinin olmaması gerektiğini, uluslararası düzeyde yapılacak ortak çalışmalarla soruna net bir çözüm bulmamız gerektiğini düşünmekteyim. Çalışmalarımı bu yönde sürdürmekteyim.

– Öğrencilere getirilmiş olan bu yasağın, öğrenciler üzerindeki olumlu ve olumsuz etkisi nasıl olur?

Meltem Banko (Avukat): Ailelere çok büyük görevler düşmekte. Örneğin; “Cyberbullying” niteliğindeki davranışları baştan önlemek adına çocuklarımıza, e-posta ya da internet hesaplarını başkalarına kullandırmamaları gerektiği bilincini vermeliyiz. Yine, bu hesapların şifrelerini aileleri dışında kimseyle paylaşmamalılar.

“Hukukun öngördüğü usullere ve kolluk makamlarına başvurmalıyız”

“Cyberbullying” ile karşı karşıya kalındığında ise, kişinin internet ortamında nasıl engelleneceğini ögretmeli ve devamı halinde ise bu davranışa kesinlikle bir cevap verilmemesi gerektiğini bildirmeliyiz. Devam eden saldırılarda ise artık hukukun öngördüğü usullere ve kolluk makamlarına başvurmalıyız.

İnternet sapıklarından ya da kişilik bozukluğu olanlardan korunmak adına, öncelikle çocuklarımızın herhangi bir sosyal ağ kullanıp kullanmadığını tespit etmeliyiz. Kullanıyorsa da hesap bilgilerine sahip olmalı ve gerektiğinde bizzat müdahalede bulunabilmeliyiz. Çocuklarımıza kesinlikle, kişisel bilgilerini, adreslerini, telefon numaralarını, okul bilgilerini, gittikleri yerleri açıklamamalaları gerektiğini ifade etmeliyiz.

“Bilgisayarların kesinlikle, yatak odasında olmaması gerekir”

Hatta paylaştıkları fotoğraflardan vs. dahi bu bilgilerin anlaşılmaması gerekmektiğini onlara açıklamalıyız. Çok önemli olduğunu düşündüğüm bir başka husus ise, bilgisayarın evdeki yeri. Bilgisayarların kesinlikle, yatak odasında olmaması gerektiği, mümkünse, herkesin ortak kullandıgı bir odada bulunması gerektiği uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir.

Ayrıca çocuklarımızı internette tanıştığı kişilerle, bizden habersizce, hiçbir şekilde telefonda konuşmaması ya da herhangi bir şekilde buluşmaması konusunda uyarmamız çok önemli.

Müstehcen içeriklerden korunmak için öncelikle, internetimizi filtrelemiliyiz. Bu anlamda idari makamlarımızın tavsiyelerine uymalıyız. Filtre yazılımı kullanmak dahi çare olmayabilir çoğu zaman, bunun için, çocuğumuzun kullandığı bilgisayar üzerinde inceleme yaparak, girdiği sayfaları tespit etmeli, indirmiş olduğu görüntüleri ve dosyaları sürekli takip etmeliyiz.

İnternette bir kez bile paylaşılan içeriğin bir daha asla silinmeyeceğini, paylaşımların başka kişiler tarafından kendi bilgisayarlarına kaydedilebileceğini onlara sürekli hatırlatmalı ve paylaşımlarını kontrol etmeliyiz.

Cep telefonları konusunda söylemeliyim ki; uzmanlar, 12 yaşından küçük çocukların cep telefonu kullanmaması gerektiğini, 13-20 yaş aralığındaki çocukların ise sadece acil durumlarda telefon kullanabileceği konusunda aileleri uyarmaktadırlar. Aynı şey aslında bilgisayar ya da ipadler için de hayde hayde geçerlidir.

Sonuç olarak, çocuklarımıza internet ortamında da diğer insanlara saygılı olmaları gerektiğini göstermeliyiz. Davranışa ilişkin kurallarımızın, internet ortamında da değişmeyeceğini bilmelerini sağlamız gerekiyor.

Aslında bilmekteyiz ki normal şartlarda iletişim kurulan kişiler ile internette kurduğumuz ilişkilerin özneleri farklı değil. Sorun, internet ortamında kurulan iletişimin ne kadar güvenilir olduğu ile ilgili. Öyle ise, çocuklarımızın, internet ortamı dışında da uyuşturucu kullanan, kumar oynayan, sıradışı kişilerle de karşılaşabileceğini hep hatırda tutmamız gerekiyor diye düşünüyorum. Öncelikle çocuklarımıza internet yoluyla kurulan iletişimin yan etkilerini vurgulayarak anlatmamız gerekiyor.

Sadece başkalarını aşağılama, tehdit etme, küçük düşürme, rahatsız etme, taciz etme gayesiyle internet ortamında bulunan kişiler olduğunu; internetin bazıları için sadece oyun ve hatta kumardan ibaret olduğunu net olarak görmekteyiz.

Normal şartlarda, hiç tanımadığımız bir kişiyle başlattığımız iletişimde bu kişilere kişisel bilgilerimizi hemen vermeyiz. Paylaşımda bulunmak için gereken zaman her insan için farklılık arz etse de bu süre hiç de kısa değildir. Aynı şekilde, internet ortamında iletişim kurulan kişiler için de bu sürenin aynen ve hatta daha fazla kullanılması gerektiğini düşünenlerdenim.

Çünkü, internet ortamı, ne yazık ki insanların bazılarında karakter degişikliğine sebebiyet vermektedir. Bu kişiler, nasıl olsa gerçek kimliklerinin tespit edilemeyeceği gibi bir yanılgıya düşmekte ve haksız eylemlere hatta suç teşkil edebilecek davranışlara kalkışabilmektedirler.

Çocuklarımıza gerekli desteği vermediğimiz durumlarda, çocuklarımızın bu kişilerle karşılaşma ve sonucunda bu kişiler eliyle manevi olarak yaralanmaları ihtimalleri oldukça yüksektir. Manevi olarak yaralanan çocuklar ise; kendini dış dünyaya kapatabilmekte, çöküntü yaşayabilmekte, uykusuzluk çekebilmekte, başka kötü alışkanlık ve bağımlılıklara (örneğin; sigara, uyuşturucu, alkol, oyun) kapılabilmektedirler.

Daha vahim bazı sonuçlar da vardır ki, bunlar; çocuklarımızın fiziki olarak da bu kişiler eliyle istismar edilmesi gerçeğidir. Ne yazık ki, cinsel istismara uğrayan, kötü muameleye maruz kalan çocuk sayısı azımsanmayacak derecede çoktur.

Bu bakımdan söz konusu düzenlemelerin yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesinde fayda görmekteyim.

Meryem KARADAĞ

KAYNAK: HUKUK AJANSI